Makaleler

Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanununda Yapılan Yeni Düzenlemeler

TÜRK CEZA KANUNU VE CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNDA YAPILAN YENİ DÜZENLEMELER 

Bu yazımızda 27 Mayıs 2022 tarihli 31848 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7406 sayılı "Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" ile yapılan yeni düzenlemeler ele alınacaktır.

A- 5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNUNDA YAPILAN DÜZENLEMELER

Takdiri İndirim Nedenleri

7406 sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile ilk olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 62. maddesinde düzenlenen takdiri indirim nedenleri ile ilgili değişikliğe gidilmiştir. Takdiri indirim nedenlerini düzenleyen 5237 sayılı TCK’nın ilk haline bakılacak olursa yani 7406 sayılı kanun öncesinde, birinci fıkrada; ’Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir.’’ diyerek herhangi bir değişikliğe gidilmemiştir. Ancak maddenin devamında ikinci fıkrada 7406 sayılı kanun öncesinde ‘’ Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir.’’ şeklinde düzenleme yapılmışken, 7406 sayılı kanun sonrasında ikinci fıkraya, ‘’fiilden sonraki ve yargılama’’ ibaresinden sonra gelmek üzere ‘’sürecindeki pişmanlığını gösteren davranışları veya’’ ibaresi eklenmiş, fıkrada yer alan ‘’gibi hususlar’’ ibaresi kaldırılmıştır. Ayrıca fıkraya ‘’göz önünde bulundurulabilir’’ ibaresinden sonra gelmek üzere ‘’Ancak failin duruşmadaki mahkemeyi etkilemeye yönelik şeklî tutum ve davranışları, takdiri indirim nedeni olarak dikkate alınmaz.’’ ibaresi eklenmiştir. Son olarak ‘’takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir’’ ibaresinde ‘’gerekçeleriyle’’ ifadesi eklenerek ‘’gerekçeleriyle gösterilir’’ olacak şekilde bir düzenleme yapılmıştır.

Yeni düzenleme ile 62.maddenin ikinci fıkrası şöyle hüküm altına alınmıştır;

‘’Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki pişmanlığını gösteren davranışları veya cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Ancak failin duruşmadaki mahkemeyi etkilemeye yönelik şeklî tutum ve davranışları, takdiri indirim nedeni olarak dikkate alınmaz. Takdiri indirim nedenleri kararda gerekçeleriyle gösterilir.’’

Bu düzenleme ile halk arasında kravat indirimi olarak da anılan takdiri indirim nedenlerinde, failin duruşmadaki mahkemeyi etkilemeye yönelik şekli tutum ve davranışları, takdiri indirim nedeni olarak dikkate alınmayacaktır.

Nitelikli Haller

5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 82.maddesinde yer alan kasten öldürme suçunun nitelikli hallerinde, 7406 sayılı kanun öncesinde madde metninde yer alan ‘’gebe olan kadına karşı’’ ibaresinde değişikliğe gidilerek sadece ‘’kadına karşı’’ olarak düzenleme yapılmıştır. Yapılan bu düzenleme ile kadının gebe olup olmadığına bakılmadan, kapsamı genişletilerek kadının mağduru olduğu kasten öldürme suçu ile ilgili cezayı ağırlaştıran neden olarak düzenlenmiştir.

Yeni düzenleme ile birlikte 82.madde şöyle hüküm altına alınmıştır;

"Kasten öldürme suçunun; a) Tasarlayarak, b) Canavarca hisle veya eziyet çektirerek, c) Yangın, su baskını, tahrip, batırma veya bombalama ya da nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanmak suretiyle, d) Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş, boşandığı eş veya kardeşe karşı, e) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, f) Kadına karşı, g) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, h) Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla, i) Bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle, j) Kan gütme saikiyle, k) Töre saikiyle, İşlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.’’

Kasten Yaralama

Kasten yaralama suçunu düzenleyen TCK 86. maddesinin ikinci fıkrasında 7406 sayılı kanun öncesinde ‘’Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.’’ şeklinde düzenlenmişti. Ancak yapılan değişiklik ile fıkranın son cümlesine ‘’Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı altı aydan az olamaz.’’ ibaresi eklenmiştir. Yapılan bu düzenleme ile basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek kasten yaralama suçunun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı altı aydan az olamayacağı hüküm altına alınmıştır.

Yeni düzenleme ile 86.maddenin ikinci fıkrası şöyle hüküm altına alınmıştır;

"Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur. Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı altı aydan az olamaz.’’

İşkence

5237 sayılı kanunun 94.maddesinin birinci fıkrası 7406 sayılı kanun öncesinde ‘’Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.’’ şeklinde düzenlenmişken yapılan yeni düzenleme ile birinci fıkranın son cümlesine ‘’Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı beş yıldan az olamaz.’’ İbaresi eklenmiştir.

Yeni düzenleme ile 94.maddenin birinci fıkrası şöyle hüküm altına alınmıştır;

‘’Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı beş yıldan az olamaz.’’

Eziyet

5237 sayılı kanun 96.maddesinde düzenlenen eziyet suçunun birinci fıkrası 7406 sayılı kanun öncesinde "Bir kimsenin eziyet çekmesine yol açacak davranışları gerçekleştiren kişi hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur." şeklinde düzenlenmişken yapılan değişiklik ile birinci fıkranın son cümlesine "Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı iki yıl altı aydan az olamaz." ibaresi eklenmiştir.

Yeni düzenleme ile 96.maddenin birinci fıkrası şöyle hüküm altına alınmıştır;

"Bir kimsenin eziyet çekmesine yol açacak davranışları gerçekleştiren kişi hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı iki yıl altı aydan az olamaz.’’

Tehdit

5237 sayılı kanunun 106.maddesinde düzenlenen tehdit suçunun birinci fıkrası 7406 sayılı kanun öncesinde ‘’Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.’’ şeklinde düzenlenmişken yapılan değişiklik ile ‘’Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’’ İbaresinden sonra gelmek üzere ‘’Bu suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı dokuz aydan az olamaz.’’ ibaresi eklenmiştir.

Yeni düzenleme ile 106.maddenin birinci fıkrası şöyle hüküm altına alınmıştır;

‘’ Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı dokuz aydan az olamaz. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.’’

Kamu Hizmetlerinden Yararlanma Hakkının Engellenmesi

5237 sayılı kanunun 113.maddesinde düzenlenen kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının engellenmesi suçu 7406 sayılı kanun öncesinde ‘’Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla; a) Bir kamu faaliyetinin yürütülmesine, b) Kamu kurumlarında veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında verilen ya da kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak sunulan hizmetlerden yararlanılmasına, engel olunması hâlinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.’’ şeklinde sadece tek fıkradan oluşurken, yapılan düzenleme ile ‘’ Suçun konusunun sağlık hizmeti olması hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranına kadar artırılır.’’ şeklinde yeni bir fıkra eklenerek madde metni iki fıkra olacak şekilde hüküm altına alınmıştır.

Yeni düzenleme ile 113.madde şöyle hüküm altına alınmıştır;

‘’ (1) Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla; a) Bir kamu faaliyetinin yürütülmesine, b) Kamu kurumlarında veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında verilen ya da kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak sunulan hizmetlerden yararlanılmasına, engel olunması hâlinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Suçun konusunun sağlık hizmeti olması hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranına kadar artırılır.’’

Israrlı Takip

5237 sayılı Kanuna 123’üncü maddesinde düzenlenen kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçundan sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.

“Israrlı takip

MADDE 123/A- (1) Israrlı bir şekilde; fiziken takip etmek ya da haberleşme ve iletişim araçlarını, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya çalışmak suretiyle bir kimse üzerinde ciddi bir huzursuzluk oluşmasına ya da kendisinin veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına neden olan faile altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Suçun;

a) Çocuğa ya da ayrılık kararı verilen veya boşandığı eşe karşı işlenmesi,

b) Mağdurun okulunu, iş yerini, konutunu değiştirmesine ya da okulunu veya işini bırakmasına neden olması,

c) Hakkında uzaklaştırma ya da konuta, okula veya iş yerine yaklaşmama tedbirine karar verilen fail tarafından işlenmesi,

hâlinde faile bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

(3)  Bu maddede düzenlenen suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.”

Bu düzenleme ile 5237 sayılı kanuna yeni bir madde eklenerek, ısrarlı takip olarak nitelendirilen fiiller tek başına bir suç oluşturacaktır. Yapılan düzenleme ile mağdurun maddi ve manevi kişiliğine yönelik ağır fiiller ortaya çıkmadan önce yapılan ısrarlı takibin bir yaptırıma bağlanması mağdur açısından oluşacak huzursuzluk ya da kendisinin veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duyması durumunu ortadan kaldıracaktır. Ayrıca ısrarlı takip suçunun işlenmesi sırasında mağdura yönelik gerçekleştirilen fiillerin başka bir suç oluşturması halinde fail, suç teşkil eden bu fiillerden de cezalandırılabilecektir. Örneğin, ısrarlı takip fiili kapsamında mağdura yönelik gerçekleştirilen hareketlerden bir veya birden fazlasının TCK 125.madde de düzenlenen hakaret suçunu oluşturması durumunda ısrarlı takip suçunun yanı sıra işlenen bu suçtan dolayı da fail ayrıca cezalandırılabilecektir. Maddenin ikinci fıkrasında suçun çocuğa ya da ayrılık kararı verilen veya boşandığı eşe karşı işlenmesi ile hakkında uzaklaştırma veya konuta, okula ya da iş yerine yaklaşmama tedbirine karar verilen fail tarafından işlenmesi halleri, cezayı ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilmektedir. Maddenin üçüncü fıkrasıyla, ısrarlı takip suçunun soruşturulmasının ve kovuşturulmasının mağdurun şikâyetine bağlı olduğu kabul edilmektedir. Ancak maddede düzenlenen suç yapılan teklifle uzlaştırmayı düzenleyen CMK 253. maddesinin uzlaşma yasağını düzenleyen üçüncü fıkrasında "soruşturması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda" öngörülen bu yasak kapsamına "ısrarlı takip suçu (TCK 123/A)" da eklenmiştir.

B- 5271 SAYILI CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNDA YAPILAN DÜZENLEMELER

Tutuklama Nedenleri

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 100.maddesinde düzenlenen tutuklama nedenleri 7406 sayılı kanun öncesinde;

"a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.   

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

  1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
  2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

 (3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:

 a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda yer alan; 

  1. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78),
  2. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80)
  3. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83)
  4. Silahla işlenmiş kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent b, e ve f) ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87)
  5. İşkence (madde 94, 95)
  6. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102)
  7. Çocukların cinsel istismarı (madde 103)
  8. Hırsızlık (madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149)
  1. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
  2. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),
  3. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 307, 308),
  4. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315)

b) 10.7.1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.

c) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 22’nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu.

d) 10.7.2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.

e) 21.7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74’üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.

f) 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 110 uncu maddesinin dört ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları.

g) 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 33’üncü maddesinde sayılan suçlar.

h) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7’nci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen suçlar.’’

Şeklinde düzenlenmişti. Ancak 7406 sayılı kanun ile yapılan düzenlemede, tutuklama nedeni var sayılan katalog suçlardan ‘’silahla işlenmiş kasten yaralama suçundaki’’ silah şartı kaldırılmıştır. ‘’Kadına ve sağlık personeline karşı işlenen kasten yaralama suçu’’ ise tutuklama nedeni olarak düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile sağlıkta şiddetin önüne geçilmeye çalışılarak, suç mağduru olan sağlık personellerine karşı işlenen yaralama eylemleri artık tutukluluk sebebi sayılacaktır. Ayrıca kadına yönelik şiddet eylemlerinde suçun mağduru olan kadınlara yönelik düzenlenen hükümde, artık failin eyleminin tutukluluk sebebi sayılacağı hüküm altına alınmıştır.

Mağdur İle Şikâyetçinin Hakları

5271 sayılı ceza muhakemesi kanunun 234.maddesinde mağdur ile şikâyetçinin haklarını düzenleyen madde metni 7406 sayılı kanun öncesinde ‘’ Mağdur ile şikâyetçinin hakları şunlardır: a) Soruşturma evresinde; 1. Delillerin toplanmasını isteme, 2. Soruşturmanın gizlilik ve amacını bozmamak koşuluyla Cumhuriyet savcısından belge örneği isteme, 3. Vekili bulunmaması halinde, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme, 4. 153 üncü maddeye uygun olmak koşuluyla vekili aracılığı ile soruşturma belgelerini ve elkonulan ve muhafazaya alınan eşyayı inceletme, 5. Cumhuriyet savcısının, kovuşturmaya yer olmadığı yönündeki kararına kanunda yazılı usule göre itiraz hakkını kullanma. b) Kovuşturma evresinde; 1. Duruşmadan haberdar edilme, 2. Kamu davasına katılma, 3. Tutanak ve belgelerden örnek isteme, 4. Tanıkların davetini isteme, 5. Vekili bulunmaması halinde, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme, 6. Davaya katılmış olma koşuluyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı kanun yollarına başvurma.’’ şeklinde düzenlenmişti. Ancak yapılan yeni değişiklik ile fıkrada yer alan ‘’ Vekili bulunmaması halinde, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme’’ hükmüne gerek soruşturma evresinde gerekse kovuşturma evresinde TCK da yer alan ‘’ cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı veya ısrarlı takip suçları ile kadına karşı işlenen kasten yaralama, işkence veya eziyet’’ suçları da eklenerek vekili bulunmayan mağdur veya şikâyetçilerin baro tarafından kendilerine bir avukat görevlendirmesini talep edebileceklerdir. Sadece cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, suçun mağduru olanların vekili bulunmadığı takdirde barodan avukat talep edebilecekken, artık bu düzenleme ile bu suçlara ek olarak çocukların cinsel istismarı veya ısrarlı takip suçları ile kadına karşı işlenen kasten yaralama, işkence veya eziyet suçlarında da vekili bulunmaması halinde barodan avukat talebinde bulunabileceklerdir.

Katılanın Hakları

5271 sayılı Kanunun ‘’katılanın hakları’’ başlığı altında düzenlenen 239.maddesinin birinci fıkrasında 7406 sayılı kanun öncesinde ‘’Mağdur veya suçtan zarar gören davaya katıldığında, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteyebilir.’’ şeklinde düzenlenmişken. 7406 sayılı kanun ile yapılan değişiklikle beraber bu suçlar arasına TCK da yer alan ‘’ cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı veya ısrarlı takip suçları ile kadına karşı işlenen kasten yaralama, işkence veya eziyet’’ suçlarıda eklenerek, bu suçların mağduru olanlarında vekili bulunmadığı takdirde baro tarafından kendilerine avukat görevlendirilmesini talep edebileceklerdir.

Uzlaştırma

5271 sayılı kanunun ‘’Uzlaştırma’’ başlığı altında düzenlenen 253.maddesinin üçüncü fıkrasında 7406 sayılı kanun öncesinde ‘’Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez…’’ şeklinde düzenlenmişken. 7406 sayılı kanun ile yapılan değişiklikle beraber ‘’suçlarda’’ ibaresi “suçlarda ve ısrarlı takip suçunda (madde 123/A),” şeklinde değiştirilmiştir.

C- 3359 SAYILI SAĞLIK HİZMETLERİ TEMEL KANUNUNDA YAPILAN DÜZENLEMELER

27 Mayıs 2022 tarihli 31848 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7406 sayılı kanun ile TCK ve CMK bağlamında 3359 sayılı sağlık hizmetleri temel kanununda da bir takım düzenlemeler yapılmıştır. Bu değişiklikler ile Sağlık çalışanlarına açılan malpraktis davalarında, kasıt olmadığı sürece tazminatı devletin üstlenmesini sağlayacak şekilde bir düzenleme yapılmıştır.

7406 sayılı kanun öncesinde 3359 sayılı sağlık hizmetleri temel kanununun Ek 12.maddenin birinci fıkrasında yer alan ‘’ Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100 üncü maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında tutuklama nedeni varsayılan suçlardandır.’’ hükmü yürürlükten kaldırılmıştır.

3359 Sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir:

“EK MADDE 18- Yükseköğretim Kanununun 53 üncü maddesinde yer alan soruşturma usulüne tabi olanlar hariç olmak üzere, kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşları ve vakıf üniversitelerinde görev yapan hekim ve diş hekimleri ile diğer sağlık meslek mensuplarının sağlık mesleğinin icrası kapsamında yaptıkları muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle yapılan soruşturmalar hakkında 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uygulanır. Soruşturma izni, Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurulan Mesleki Sorumluluk Kurulu tarafından verilir. Mesleki Sorumluluk Kurulu, özel sağlık kurum ve kuruluşları ve vakıf üniversitelerinde görev yapan hekim ve diş hekimleri ile diğer sağlık meslek mensupları bakımından il sağlık müdürlüklerinde görevli başkan veya yardımcılarını da ön inceleme yapmak üzere görevlendirebilir. Soruşturma izni verilmesine ilişkin 4483 sayılı Kanunun 7’nci maddesindeki süreler, iki kat olarak uygulanır. Mesleki Sorumluluk Kurulunun kararlarına karşı Ankara Bölge İdare Mahkemesine itiraz edilebilir.

Kamu kurum ve kuruluşları ve Devlet üniversitelerinde görev yapan hekim ve diş hekimleri ile diğer sağlık meslek mensuplarının sağlık mesleğinin icrası kapsamında yaptıkları muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle idare tarafından ödenen tazminattan dolayı ilgilisine rücu edilip edilmeyeceğine ve rücu miktarına, ilgilinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanıp kullanmadığı ve kusur durumu gözetilerek Mesleki Sorumluluk Kurulu tarafından bir yıl içinde karar verilir.

Mesleki Sorumluluk Kurulu, Sağlık Bakanı tarafından belirlenen;

a) Bakan yardımcısı,

b) Sağlık Hizmetleri, Kamu Hastaneleri, Hukuk Hizmetleri, Yönetim Hizmetleri genel müdürleri veya yardımcıları,

c) Profesör veya doçent unvanlı biri dâhilî, diğeri cerrahi branştaniki hekim, olmak üzere yedi üyeden oluşur. Mesleki Sorumluluk Kurulunun başkanı Bakan yardımcısıdır.

(c) bendi uyarınca belirlenen üyelerin görev süresi iki yıldır.

Mesleki Sorumluluk Kurulu, üye tam sayısının salt çoğunluğuyla toplanır ve üye tam sayısının salt çoğunluğuyla karar alır. Oylamalarda çekimser oy kullanılamaz.

Sağlık Bakanı gelen işin niteliği ve sayısına göre, başka bir Bakan yardımcısının başkanlığında üçüncü fıkrada gösterilenlerden, yeni kurullar oluşturabilir.

Mesleki Sorumluluk Kurulu üyeleri, ikinci fıkra kapsamında verdikleri kararlar sebebiyle görevinin gereklerine aykırı hareket ettiklerinin kesinleşmiş bir ceza mahkemesi kararıyla tespit edilmesi dışında mali ve idari yönden sorumlu tutulamaz.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, Sağlık Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.”

Ayrıca kanuna aşağıdaki geçici ek madde eklenmiştir:

            “GEÇİCİ MADDE 13- Ek 18 inci maddenin birinci fıkrası hükümleri, 4483 sayılı Kanun hükümleri uyarınca haklarında kesinleşmiş bir soruşturma izni verilenler bakımından uygulanmaz ve soruşturma veya kovuşturmalara devam olunur.

Kamu kurum ve kuruluşları ve Devlet üniversitelerinde görev yapan hekim ve diş hekimleri ile diğer sağlık meslek mensuplarının sağlık mesleğinin icrası kapsamında yapmış oldukları muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle idare tarafından ödenen tazminattan dolayı açılan rücu davalarından, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla yargılaması devam edenler bakımından ek 18 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca karar verilmek üzere Mesleki Sorumluluk Kuruluna başvurması için davacıya iki aylık süre verilir. Başvuru yapılmaması hâlinde dava usulden reddedilir. Bu durumda yargılama gideri taraflar üzerinde bırakılır ve davacı aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmez.”

Sonuç

27 Mayıs 2022 tarihli 31848 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7406 sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile TCK ve CMK’da ve bu bağlamda 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda birtakım düzenlemeler ve değişiklikler getirilmiş olup bu değişiklik ve düzenlemeler makalemizdeki başlıklar ile açıklanmıştır. Genel olarak görüldüğü üzere, yapılan düzenlemelerle birlikte özellikle kadının ve sağlık personellerinin mağduru olduğu bazı suçlarla ilgili cezayı ağırlaştıran, bazı suçlarda ise cezanın alt sınırına dair düzenlemelere ve uzun zamandır suç haline getirilmesi için çalışmalar yapılan ısrarlı takip suçuna yer verildiği görülmektedir. Ayrıca, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’na madde eklenmek suretiyle kamu kurum ve kuruluşları ve devlet üniversitelerinde görev yapan hekim ve diş hekimleri ile diğer sağlık meslek mensuplarının sağlık mesleğinin icrası kapsamında yaptıkları muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle idare tarafından ödenen tazminattan dolayı ilgilisine rücu edilip edilmeyeceğine ve rücu miktarına, ilgilinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanıp kullanmadığı ve kusur durumu gözetilerek karar verme yetkisi verilen ‘’Mesleki Sorumluluk Kurulu’’ oluşturulmuştur.

 

Stj. Av. Abdulkadir TAPLAMACI